Apokrea denen karnaval, Tatavla’nın kendine has dokusunun en önemli unsurlarından biridir. Aslında dini bir ritüel olan etkinlik, bir süre sonra semtin adıyla anılmaya başlanır. “Tatavla Karnavalı” ismi, Apokrea ya da Baklahorant’nin önüne geçer.
Venedik ve Rio karnavalıyla akraba olan ve aynı kökten gelip aynı mantıkla düzenlenen karnaval, yaklaşık 500 yıl boyunca, şehrin tüm kesimlerinin katılımıyla, Tatavla merkezli olarak yapılır; şehrin konuşma diline “Apukurya maskarası” deyimini sokar. Yeşilköy, Kumkapı, Samatya cemaatleri, Unkapanı Köprüsü’nün yapılmasından sonra bu yolu kullanarak Pera’ya gelmekte, burada biraz dinlenip, eğlendikten sonra Yenişehir ve Akarca yokuşu rotasıyla Ay. Dimitri Kilisesi önündeki Mandra meydanına (şimdiki son durak) çıkmaktadır. Kemerburgaz, Boğaziçi, Şişli yönünden gelen kollar ise Pangaltı’da birleştikten sonra Tatavla/Kurtuluş ana caddeyi kullanarak Mandra meydanına iner. “Maskara Alayı” denen yürüyüş kollan yol boyunca, kostümleri ve maskeleriyle, o yılın konusuna göre hazırlanan kurguya bağlı kalarak, müzik eşliğinde yürür. Tatavla Karnavalı; yerine göre papazı, hocayı, padişahı veya kralı eleştiren, her türlü otoriteyi mizah konusu yapabilen özelliğiyle ülkenin en sivil kafa tutma zeminlerinden biridir.
Hıristiyanı, Müslümanı, Y ahudisi ile her türlü etnik kökenden insan, bu karnavalı bekler. Maske, tanınmayı önleyerek herkes~ ayrulaştırdığı için onları özgürleştirmektedir. Kimi kadınlar derin dekolteler, şortlar ve ipek çoraplarladır. Maskara alayları meydana veya bostanlara geçerek eğlencesine devam eder. Müzik grupları, karnaval için kırlık alanlara kurulan geçici meyhaneleri dolaşıp durur. Bazen üç gün sürdüğü söylenen bu eğlence, Kathara Deftera (Temiz Pazartesi) günü biter ve hayvansal ürünlerin tüketilmediği Büyük Perhiz’in başlangıcını verir. 40 gün sürecek olan oruç döneminin sonunda ise Paskalya Bayramı vardır. Kökleri Pagan dönemine dayandığı için kilisenin tarih boyunca daima mesafeli durduğu karnaval, imparatorluktaki siyasal atmosfere göre iniş çıkış göstermiştir. Cumhuriyet döneminde de bu gelenek 1941 ‘e kadar devam etmiş, ancak o yıl çıkarılan bir kanunla açık havada yapılması yasaklanmıştır. 1942’de karnaval için gelenler polis gücüyle dağıtılmış, gözaltı tehditleriyle eğlence engellenmiştir. O tarihten sonra Baklahorani cemaat içine dönmüş ve bir iç ritüel olarak kapalı salonlarda devam etmiştir. Semt sakinlerinden bir grup insanın girişimiyle 2009’da tekrar cemaat dışı katılımla görünür kılınmaya çalışılan karnaval yeni kuşaklar tarafından şaşkınlıkla karşılan-
mış ve zaman içinde giderek büyüyen bir ilgi görmüştür. 2014’e kadar Kurtuluş cadde ve sokakları karnaval sayesinde yine renklenmiş, ancak sonrasında, zaten üç-beş kişi kalmış cemaate yönelik herhangi bir saldın olmaması için sonlandırılmıştır.
Hüseyin Irmak / Tatavla’dan Kurtuluş’a