AYA DİMİTRİ KİLİSESİ I AYİOS DİMİTRİOS KİLİSESİ

Bugünkü Kurtuluş Meydanı son durakta bulunan Ayios Dimitrios Kilisesi Tatavla yerleşiminin merkezini oluşturmaktadır. Yapının ilk inşa ediliş tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte yabancı gezginlerin notları ve şehir planlarına göre 16. yüzyılın ortalarına kadar dayanmaktadır. Tarihte birçok kez hasar görmesine rağmen, bir dizi restorasyon sayesinde günümüze kadar korunmuş olan yapı 1726, 1782, 1798 yıllarında yapılan inşaatlar, ekler ve tamirler sonucunda şekillenmiştir.

Skarlatos Byzantios 1862 yılında yazdığı eserinde, Kasımpaşa civarındaki Aya Dimitri Kilisesi’nin camiye dönüştürülmesinden sonra, Rum tersane işçilerinin kilisedeki Aziz Dimitrios ikonasını Tatavla semtindeki Aya Tanaş Kilisesi’ne taşıdıkları ve sonrasında Aya Tanaş Kilisesi’ne de bundan sonra Aya Dimitri adının verdikleri ve semtin bir süre bu isimle anıldığını anlatılmaktadır. Melisinos Hristodulu’nun Tatavla Tarihi adlı kitabında ise Kasımpaşa bölgesindeki kilisenin camiye dönüştürülmediği; Rum nüfusun kuzey bölgeye yani Tatavla’ya yerleşimi ile birlikte Kasımpaşa’daki kilisenin terk edildiği belirtilmektedir.

 “Yağmurlu bir sonbahar sabahı girdik Aya Dimitrios Kilisesi’nin bahçesine. Yüksek duvarlarla çevrelenmiş, bakımlı bahçenin kuzeyinde kilise boydan boya uzanıyordu. Yaşlı bir kadın mırıldanarak bacaklarına sürtünüp sırnaşan kedileri beslemekle meşguldü. Giriş kapısına doğru yürürken bizi görünce duran ve meraklı gözlerle izleyen görevliye selam verdik. Kapıdan içeri giriş sadece bir kapıdan giriş değil, yüzlerce yıllık Tatavla geçmişine bir ışınlanmaydı sanki. Yağmurlu havanın mahmurluğunda nartekste yanan mumlar, yaşadığımız anlara uhrevi hava katıyordu. İçeride bir avuç kalmış cemaat dışında ilahi okuyan siyah giyimli iki okuyucu vardı. Kutsal metinleri sırayla okuyorlardı okuyucular. Kilisenin görkemli atmosferinde ilahiler bende hissettirdiği şeyler dışında sanki bu ayinin tarihçesine okunuyordu. Bir o kadar da sayıları gittikçe azalan bir cemaatin son üyelerine oluşundan dolayı buruk bir tad vardı bu okunuşta. Biraz önce kedileri besleyen yaşlı teyze oturduğumuz sıraları geçip ikonostasiondaki aziz ve azizelere ait resimlerin önünde durdu. Bir an soluklandıktan sonra resimlere avucunu sürdü, resimlerin bazılarını öptü ve istavroz hareketi yapıp sıralardan birine oturdu. Ondan sonra gelen birkaç Rum da aynı ritüelleri tekrarlayıp yerlerini aldılar. Bir ara papaz içeriden İncil’i aldı ve oturduğumuz bölüme geldi. Meğer biraz önce bizi kapıda karşılayan kişi papazmış. Sırayla bütün cemaat önce İncil’i, sonra papazın elini öptü ve tekrar yerlerine oturdular. Kutsal metinleri okuyanlardan biri siyah elbisesini çıkarıp kırmızı işlemeli elbisesini giydi ve naosta hunklu gezdirdi. Tüm kilise buhur koktu.”